Çarpıcı tespitlerde bulunan Mehmet Ali Büyükkara’nın Twitter hesabından yaptığı açıklamaları şu şekilde;
Müslüman aile modernizmin darbesini en şiddetlisinden bugünlerde yiyor.
Osmanlı’nın son döneminden sonra yaşanan ikinci büyük darbedir bu.
Osmanlı’nın ünlü paşalarını, bürokratlarını vurmakla kalmamış, meşhur ulema ve meşâyihi ve ailelerini de derinden sarsmıştır.
O zamandan kalan hatıralar, fotoğraflar bunun çarpıcı delilleridir. Mesela Ahmed Cevdet Paşa, medresenin son güneşi, Mecelle’nin en büyük sahibi.
50 TL’nin arkasındaki Fatma Aliye hanım, onun kızıdır. Bu münevver hanımın kızlarından biri Katolik olup Fransa’ya kaçmıştı ve annesi onu kurtarmak için maddi manevi varını yoğunu harcamıştır. Ama artık çok geç. Zira modern çözülme kendisinde, belki de babasında başlamıştı.
Bu hikaye çok acıklıdır ve modernizm sillesinin meşâyih, ulema demeden nicelerini yere serdiğinin sembolik hatırasıdır.
Aile önemli “Arkamdan güzel 1 yâd bırak ya Rabbi” diye yalvaran Nebiler bunu sadece kendilerine istemediler, nesillerine de dua ettiler ABDde vs yaşayıp da çocukları büyüyüp serpilince milyon dolarlık işlerini bırakıp ülkelerine dönen müslümanlar gerçekten eli öpülecek insanlardır.
Evet, nesilleri muhafaza. Bugün şiddetli 1 darbeyle yüz yüzeyiz. Bundan hocalar da İslamcılar da zor kurtuluyor.
Zira ipler fazla gevşedi. Herşey kontrolümüzde, bir şey olmaz bize diye düşündük. Belki fazla liberal davrandık. Çocuklar torunlar iyi fotoğraf vermiyorlar, değil mi?
Onları suçlamak tabi ki kolaycılık. Kabahati kendimizde aramalıyız tabi. Camiyle irtibatlı evler lazım. Plazalarda sitelerde bu olmuyor.
Kim ne derse desin İmam Hatip’ler yine korunaklı liman. Başarılı çocuklarını bu okullara yakıştıramayanlar büyük risk alıyor, haberleri olsun.
En başta helal lokma. Kızlarımız küçük yaşta başörtüsüne alışmalı. Baskı veya ipleri koparmak değil ama, usulünce telkini elden bırakmamalı.
Çocuklar, torunlar eşlerini seçerken, seçimim baba-anne evine yakışan bir seçim mi diye düşünmüyorlarsa bir şeylerin ters gittiği kesin.
Misalleri çeşitlendirmek mümkün. Konu biraz damardan olduğu için can acıtıyor. “Kınarsam başıma gelir” korkusuyla haklı olarak “büyük konuşmak” istemiyoruz. İçimiz kanıyor ama susuyoruz.
Fakat kesinlikle iyi fotoğraflar vermiyoruz. Benim endişem ise bu hâlin normalleşmesi.
Osmanlı’nın son devir münevver ve ulemasından geriye kalan resimlere, hikayelere gittikçe daha çok benzemektedir hâlimiz.
Kur’an’dan duamızı edelim ve burada bitirelim:
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!”