Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, KONSİAD 6. Olağan Genel Kurulu’nun iftarına katılarak Konyalı Sanayici ve İşadamları Derneği üyelerine bir konuşma yaptı. Davutoğlu, çok tartışılan Payitaht Abdülhamit dizisinin fragmanıyla kendisine verilmek istenen mesajı sert sözlerle yanıtladı.
Ahmet Davutoğlu dizideki göndermeyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
– Beni aslında çok da etkilemedi ama dün ve bugün birçok hemşehrimden ve dostumdan aldığım mesaj gereği bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
– Bugünlerde 2-3 gündür Abdülhamid Payitaht dizisi dolayısıyla bir fragman dolaşıyor. Bu fragmanda üstü örtülü, tabiri caizse geçmişte bir takım hain çevrelerin yaptığı şekilde subliminal bazı mesajlar verildiği iddia ediliyor. Eski milletvekillerine, eski devlet görevlilerine yönelik Sultan Abdülhamid’in ağzından çıkması mümkün olmayacak bir takım ifadelerle günlük siyasete gönderme yapılıyor. Bunu hiçbir zaman ciddiye almadım. Bu şekilde mesajların da devlet ahlakı açısından da, toplumsal ahlak açısından da doğru olmadığına inanıyorum. Ancak o kadar çok mesaj geldi ki üzüntü ifade eden, bir dostumuzun telefonda ağladığına şahit oldum. ‘Nasıl olur sizlere dönük böyle mesajlar verilir’. Eğer Sultan Abdülhamid’in mirasına sahip çıkacak birisi varsa en çok biz sahip çıkarız.
TRT’nin hem en çok izlenen hem de en çok konuşulan dizisi Payitaht Abdülhamid’in son bölümü sosyal medyada tıklanma rekorları kırmıştı. Sebebi ise Abdülhamid’in “Gül ağacına su veririz. Lakin su hem güle yarar hem de dikene… Yanımızda yöremizde su verdiklerimiz diken olmaya meyletmişlerse sonunda mutlaka budarız!” sözleriydi.
‘Mirasa nasıl sahip çıktığımızı görmek isteyen Gazze sokaklarına baksın
– Bugün böyle subliminal mesajlar verenler, bizim bu mirasa nasıl sahip çıktığımızı görmek istiyorlarsa, Abdülhamid’in yetimi Filistin’in Gazze sokaklarına gitsinler. Orada her bir Gazzelinin, her bir Filistinlinin İsrail bombaları bizim üzerimize yağarken sizin Dışişleri Bakanınız, o zaman Dışişleri Bakanıydım, eşiyle birlikte o bombaların altında bize sarılıyordu diyeceklerini görecekler.
– Bizim Osmanlı mirasına ve Sultan Abdülhamid Han’ın mirasına ne derece sahip çıktığımızı görmek isteyenler, bir hafta önce açılan ve yıkıldığı zaman mihrabını bulup üzerinde burada ‘bu camiyi tekrar inşa etmeyi nasip et bize Rabbim’ diye dua ettiğim Koca Alaca Camii’nin taşlarına sorsunlar.
Mirasın takipçisi olduk
– Arakan’da sarıldığımız o yiğit Müslümanlara sorsunlar. Bir iç savaş sonrası birbirleriyle kardeş kavgasına girmiş olan Kırgızistan’daki 103 Türk obasının yiğitleriyle Issık Gölü’nde yaptığımız toplantıdaki kardeşlerimize sorsunlar. Allah da millet de şahittir ki, biz o mirasın hep takipçisi olduk hep takipçisi olmaya da devam edeceğiz.
– Bu tür mesajlar üzerinden sadakat testine bizi tabi tutmaya çalışanlar da bilsinler; biz bu topraklardaki ilk başkentimiz olan Konya’nın hamurunda yoğrulmuşuz, devlet ahlakı ne demek biliriz. Ve gerektiğinde devletimiz zaaf göstermesin diye nefsimizi ayaklarımızın altına alıp, bütün makamları elimizin tersiyle ittiğimize de bu millet şahittir.
Kimseye adaletsizlik yapmayız
– Kriz çıkarmak kolayken, her türlü fitneyi yaymak çok kolayken, bütün bunlara dur dediğimize de Allah şahittir. Bu tür mesajlar vermek isteyenler ve bizim sadakatimizi sorgulamaya kalkanlar bizi Hazreti Mevlânâ’nın irfanına, hikmetine ram olan bizi o terazide tartsınlar. Görecekler ki, Hazreti Mevlânâ’nın irfanı ve hikmeti bizim yolumuzun ışığıdır.
– Biz kimseye adaletsizlik yapmayız ama kim tarafından ve kime adaletsizlik yapılırsa, ona da rıza göstermeyiz. Bizi hiç yılmayan yalçın Toros dağlarına sorsunlar, cesaretimizi oradan aldık. Kimsenin önünde eğilmez, kimseye baş eğmeyiz.
Gün gelir kimin o mirasa sahip çıktığı görülür
– Allah, Sultan Abdülhamid Han’ın da, bütün ecdadın da mirasına sahip çıkmayı bize nasip eylesin. Gün gelir hesap günü defterler açıldığında kimin o mirasa sahip çıktığı görülür. Kimin o mirasa ihanet ettiği görülür. Sadakatimiz her şeyden önce Rabbimize, aziz ülkemize, necip milletimize ve kökünü kadim kültürümüzden alan ilkelerimizedir. O ilkelerden sapmaksızın toplumumuzun neresinde olursak olalım, dayanışma içinde olacağımıza eminim.
Ekonomik sıkıntılar yaşadığımızın farkındayız
‘- Geçtiğimiz dönemlerde ülkemizde yaşanan her türlü gerilim unsuruna karşı önümüzdeki dönemin inşallah barış, esenlik, sükunet ve ekonomik hayatta da bereketli olmasını diliyorum. Muhasebe ile başladığımızda, son dönemde yaşadığımız ekonomik sorunlar karşısında her birinizin ciddi sıkıntılar yaşadığınızın farkındayız.
Güven ortamı tesis edilmeli
– Türkiye’de yaşamakta olduğumuz ekonomik sıkıntıların bazı göstergeleri var. Bilmek durumundayız ki, ekonomik hayat bir boşlukta seyretmez. Sizler, sanayiciler, iş adamları ekonominin iç piyasalar itibariyle de, dış piyasalar itibariyle de bir büyük risk içinde seyrettiğini bilirsiniz. Türkiye içinde olduğu ekonomik krizin aşılabilmesi için her şeyden önce güven ortamının tesis edilmesi, hukuk devleti kurallarının işletilmesi lazım.
– Siyasetten, adalet sisteminden bağımsız şekilde ekonominin düzeltileceğini varsaymak ekonominin temel rasyonelliğini fark etmemek demektir. Bu açıdan bakıldığında ekonomi teknik bir süreç değildir. Hukukla, siyasi istikrarla ve ülkedeki genel sükunet ortamıyla doğrudan alakalıdır.
Hukuk devleti tahkim edilmeli
– Önümüzdeki dört yıl seçimsiz bir dört yıldır, normal şartlar altında. Bu dört yıl içinde hukuk devletinin tahkim edilmesi, insan haklarına, demokratik özgürlüklere dayalı reformların hızlandırılması ekonomik hayata da güven verecektir.