CI ve Hepsiburada arasındaki iş birliği ile ilgili açıklamalarda bulunan Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli: “Dünyada ve ülkemizde büyümesi izlenen sanat pazarının dijitalleşmesi ile genişlemesi, genç kitlelerin öncelikli ilgisini alması da kaçınılmaz oldu. Bu bağlamda Contemporary İstanbul ve Hepsiburada olarak sanat ve sanat ekonomisinin dijitalleşme gelişiminin izlenmesi için birlikte bir planlama sürecini başlatmak amacı ile iş birliği yapma anlayışını benimsedik. Bununla birlikte iş birliğimizin temelini sanatta dijitalleşme olarak belirlemiş olsak da Hepsiburada ile birlikte Türkiye’de çağdaş sanatın gelişimi için farklı projelere de birlikte imza atacağız. Bu yaklaşımın ilk adımı olarak Tersane İstanbul’da 5-10 Ekim arasında yapılacak 16. Contemporary İstanbul’da, Contemporary Istanbul Vakfı’nın tarafından düzenlenen ve küratörlüğünü Ayça Okay’ın yaptığı sergide 14 kadın sanatçının eserlerinin yer Akrasia sergisini gerçekleştireceğiz. Sergiden elde edilecek gelirin Otizmli çocuklar için yaptığı başarılı çalışmalarla herkesin sevgisini ve takdirini kazanmış Tohum Otizm Vakfı’na aktaracak olmaktan da son derece mutluyuz.”
Hepsiburada Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ender Özgün ise, Hepsiburada’nın yeni oluşturduğu SanatBurada platformunu sanatseverlerle ilk kez Contemporary İstanbul bünyesinde buluşturmaktan mutluluk duyduklarını açıkladı. Özgün şunları söyledi:
“Hepsiburada olarak üretim ekosisteminin geliştirilmesi, kadınlar için fırsat eşitliğinin sağlanması ve girişimcilerin dijital dönüşümlerinin kolaylaştırılması yönünde önemli katkılar sağlamayı misyon ediniyoruz. Teknoloji gücünü toplumsal gelişimin teminatı olan kadınlar için seferber ediyoruz. Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programımızda, 23 bin girişimci kadın ve 65 kadın kooperatifimiz yer alıyor. Yeni kurduğumuz SanatBurada platformuyla ise sanatın dijital dönüşümüne ve bu yolla sanatın geniş kitleler ile buluşmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz. SanatBurada ile sanat eserleri Hepsiburada kolaylığı ile satın alınabilecek ve HepsiJet kalitesiyle sanat severlere ulaştırılacak. SanatBurada’nın Contemporary İstanbul’un küratörlüğünde ev sahipliği yapacağı ilk serginin kadın sanatçıların eserlerinden oluşması ve elde edilecek gelirle otizimli bireylerimizin sanat yoluyla gelişimine aktarılacak olması, sanatın ve Hepsiburada’nın kapsayıcı yaklaşımını simgelemesi adına özel bir anlam taşıyor.”
Sergide eserleri ile yer alacak kadın sanatçılar:
Azade Koker, Begüm Yamanlar, Belkis Balpınar, Devran Mursaloğlu, Ebru Döşekçi, Ebru Uygun, Günnur Ozsoy, Gamze Kopuz, Hale Tenger, Hayal İncedoğan – Zamanın Gölgesinde, Jennifer İpekel, Neriman Polat, Nilbar Güres – Petting My Dog, Şerife Bilgili Ercantürk, Şükran Moral
Contemporary İstanbul sergi alanında fiziksel olarak gezilebilecek sergi, aynı zamanda SanatBurada platformu üzerinden milyonlarca Hepsiburada müşterisi tarafından izlenmeye açılacak. Sanatseverler, eserleri hem sergi alanında hem de SanatBurada platformu üzerinde inceleyerek satın alabilecek. Eserlerin satışından elde edilecek gelir ise Tohum Otizm Vakfı’na aktarılacak. Eserlerin yeni sahiplerine teslimatı, Hepsiburada’nın HepsiJet hizmet sistemi üzerinden yapılacak.
Akrasia / Hedonist – Konformist davranış biçimleri / Ekolojik krize ilişkin kayıtsızlık
Akrasia, yapılacak şeyin doğru olduğunu bildiğiniz halde, o şeye karşı gelme, yani bir direniş gösterme durumunuzdur. Akrasia, sizi kendinizin daha iyi bir versiyonu olmaktan alıkoyan asıl şeydir, bunun bir diğer adının aslında “erteleme” olduğunu da söyleyebiliriz.
Bugün karşı karşıya olduğumuz asıl sorun, bir yanda ekolojik krize ilişkin etik yargılarımız ile diğer yanda bu yargılara göre etik davranışımız arasında büyük bir uçurum olmasıdır. Tüketim üzerine kurulmuş bir kültürün ve çağdaş yaşamda benimsediğimiz birçok konformist davranış biçiminin kaçınılmaz sonucunda çoğunlukla dişil olarak betimlenen doğanın ve kadınların sömürülmesinin akratik bir sahiplik ve hükmetme arzusu ile kişisel çıkar çerçevesi altında birbirine ilişkilendirilebilir mi?
İnsanların ekolojik kriz karşısındaki kayıtsızlığının suçunu onların artan hedonist yaklaşımlarına bağlanabilir mi ve doğanın bize sunduklarının hiç bitmeyecekmiş algısını ertelemediğimiz takdirde bir iyileşme beklenebilir mi?