PATLAMA YAŞANMADAN ÖNCE İŞÇİLER DEFALARCA UYARMIŞ
Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasında 7 kişinin öldüğü 127 kişinin yaralandığı olayın tanıkları o gün fabrikada yaşananları anlattı. Patlama sırasında fabrikada çalışan Ömrüye Çakıcı psikolojisinin bozulduğunu ve yaşanan olayı sürekli hatırladığını belirterek, “Patlamanın yaşandığı gün moladan dönmüştüm, bir anda bir patlama oldu. Ne olduğunu anlayamadık, her şey üzerimize yıkıldı. Bir an masanın altına girmeye çalıştım, başaramadım. Daha sonra koridora çıkmak isterken 3 kere yere düştüm daha sonra bir şekilde dışarı çıktım. Dışarıda muska (torpil) bölümünde yerler yanıyordu, malları yerlere sermişlerdi, patlamanın da oradan çıktığını söylediler. Dışarı çıktığım zaman arkama bakınca her yerin yandığını gördüm. Çünkü mallar yerlere serilmişti. Ölen arkadaşlarım için çok üzülüyorum, namaz kıldığım zaman hep gözümün önüne geliyor. Ölen bir arkadaşımın çocuğu sürekli ‘Annem nerede? Ne zaman gelecek?’ diye sorular soruyormuş. Psikolojim resmen çöktü. Biz işçiler olarak kaç kere uyardık, normalde 25 koli çıkan yerden biz 60’ın üzerinde koli çıkarıyorduk, kapasitenin üzerinde bir üretim vardı. Çinli bir çalışan vardı, yetkililere ‘Bunu yapmayın yoksa fabrikayı havaya uçurursunuz’ demiş, dinlemediler adam gerçekten doğruyu söylemiş” dedi.
‘ALEV TOPUNU GÖRÜNCE KİMSENİN KURTULAMAYACAĞINI ANLADIM’
Patlama sırasında muska bölümünde çalışan eşi Erhan Ateş’i kaybeden, kendisi de fabrikanın yemekhanesinde çalışan Nigar Ateş yaşananları gözyaşları içerisinde anlattı. Adaletin er ya da geç yerine geleceğine inandığını söyleyen Ateş, “O günü hatırlamak istemiyorum. O gün benim kabusumdu, benim ışığımın söndüğü gündü. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Ben o gün oradan nasıl çıktım, ben o cehennemden nasıl çıktım, hiç bilmiyorum. Ben orada o patlamaların hepsi bitinceye kadar yemekhanede bir masanın altında hepsini yaşadım. Ben patlamalar bittikten sonra çıktığımda ocakların hepsini söndürdüm ve camdan kendimi dışarı attım. Daha sonra etrafıma baktığımda arkamda hiçbir şeyin kalmadığını gördüm. Ben eşimin çalıştığı tarafa baktım oradaki alev topunu görünce dedim ki; ‘Buradaki hiç kimse kurtulamaz'” diye konuştu.
‘BURASI PATLAYACAK BİR ŞEYLER YAPIN’
Nigar Ateş, fabrikada muska bölümünde çalışan arkadaşının “Burası patlayacak” dediğini belirterek, şöyle konuştu: “Benim yanımda çalışan bir kişi gelmeyince bana yemekhanede yardım etmesi için muska bölümünden bir arkadaşımız geldi. O arkadaşım bana ‘Burası patlayacak’ dedi. Dün akşam bir taziyeye katıldım ve herkesten helallik istedim dedi. Nedenini sorunca muskaların kızıştığını ve kolilerden bir koku yayıldığını söyledi. Mesela jelatin bölümünde çalışan bir kişi bizzat kendisi giderek yetkililere ‘Burası patlayacak, bunlara bir gelin, bakın, kolileri açın bir şey yapın’ demiş. Çalışan kadın da daha sonra korkusundan rapor aldı ve bir daha işe gelmedi. Gelmediği günde de patlama yaşandı.”
‘ÇİN MAHALLESİ KAYIT DIŞI BİR BÖLÜM’
Yaşanan patlamada dayısı Muhammet Seyfi Çanakçı’yı kaybeden Avukat Gülşen Uzuner patlamanın bir ihmaller zinciri nedeniyle yaşandığını ifade ederek, şöyle konuştu: “Çin mahallesi denilen bölüm aslında fabrikada kayıt dışı bulunan bir bölüm ve ruhsatı yok. Denetim için gelen heyete o bölüm gösterilmiyordu. Denetime geldiklerinde üretim durduruluyor dolayısıyla burada karıştırılan kimyasallar çok fazla sayıda ve birbirleriyle bir arada bulunmasının tehlike yaratabildiği kimyasallar. Bu alanda ufak çaplı pek çok patlamanın ve kazanın meydana geldiği, buna rağmen hızlı üretim ve bir arada bulunmaması gereken malların depolandığı bir alan. Fabrikada bulunan volkan, fitil ve muska bölümünde çok yoğun bir üretim baskısı olduğu, yurt dışından sipariş alındığı ve bunun yetiştirilmeye çalışıldığını söylüyor işçi arkadaşlarımız. Dolayısıyla her işçiye üretebileceğinin çok dışında bir üretim baskısı olduğu ve bunların aynı yere depolandığı söyleniyor. Aslında tüzüğe aykırı ve bu işte teknik bilgisi olmayan kişilerin birle anlayabileceği bir çalışma sistemi var.”
‘İŞÇİLER DEFALARCA UYARMIŞ’
Yaşanan patlamanın öncesinde işçilerin bir patlama yaşanacağı ile ilgili çok sayıda uyarıda bulunduğunu söyleyen Gülşen Uzuner, “İşçiler patlama gerçekleşmeden birkaç gün önce çok ciddi uyarılarda bulunmuşlar. Muskalar kızışmış, koku olmuş, jelatinler yanmış, daha sonra bu ürünler açılarak dışarıya serilmiş. Bazı ürünler yeniden paketlenmiş, şimdi buna ilişkin çok tanıklık ve beyan var. Tehlikeli bir iş bu, buna ilişkin sıkı usullerin hiçbirine uyulmadığı aslında el yordamı usullere dahi uyulmadığı bir üretim şekli var. Bu da göz göre göre, işçilere baskı yapılarak, onların uyarılarına kulak asılmayarak bu katliamı maalesef yaratmış bir durum bu çalışma biçimi” dedi.
‘SABOTAJ CİDDİ OLMAYAN BİR İDDİA’
Sanık avukatlarının patlamanın bir sabotaj nedeniyle yaşanmış olabileceği iddiasıyla ilgili konuşan Gülşen Uzuner şunları söyledi:
“Daha önce de bu hususla muhatap olunmuştu, patlama ilk gerçekleştiğinde. Bunun ciddi olmadığı, gerçek olmadığı açıklandı. Buna ilişkin raporlar ve tutanaklar da var dosyada. İçişleri Bakanlığı’nın bir değerlendirmesi vardı bu hususta anlaşılabilecek ve düşünülebilecek. Dolayısıyla davayı sulandırmak için hem sorumluların sorumluluktan kaçması için topu böylesine belirsiz korku yaratan bir yere atması meselesi var, ciddi olmayan bir iddiayla. Hem de aileleri inciten, aileleri burada gözümüzün içine baka baka bize alay etmek dedirten bir husus söz konusu. Ciddiye alınmaması gerekiyor. Zaten kamusal makamların bu konuda işlemleri tutanakları ve tespitleri var.”